
Kızıl Elma (Kızılelma, Almıla), Türkler özellikle Oğuz Türkleri için Kızıl elma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir. Türk mitolojisinde "kızılelma" Türklerin Orta Asya'daki yurtlarını terk ettikten sonra, varmak istedikleri yeni hedef olarak tanımlanır. Bu sebeple de, hep Kızılelma'yı bulmak için, göçler ve seferler düzenlemişlerdir. Kızılelma, hayali olmakla beraber, aslında bir "amacı", bir "hedefi" temsil etmektedir; bağımsız, bereketli topraklarda, mutlu yaşamak üzere varılmak istenen bir hedeftir!
Türkler'in cihan hakimiyeti mefkuresiyle birleşen "Güneşin Doğduğu Yerden Battığı Yere Kadar Fethetmek" düşüncesi olarak gelişmiştir. İslamiyet'le birlikte bu büyük ülkü daha da güçlenmiştir.
Kızıl Elma anlayışı faşizan bir anlayış değildir. Tarih boyu Kızıl Elma ülküsünü takip eden tüm Türk Devletleri ırkçı davranışlar sergilememiş, fethedilen toprakların yerel halkına kötü muamelede bulunmamışlardır, bu sebeple Kızıl Elma Yunanlıların "Megale-İdea"sı ve Yahudilerin Siyon anlayışından tamamen farklıdır.
Kelimenin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl geçtiği bilinmemekle birlikte tarihi akış içerisinde hep batı yönünde ilerlemenin bir sembolü olmuştur. Osmanlılar, İstanbul,Viyana ve Roma'ya Kızıl Elma demişlerdi. İstanbul'un Fethi'nden sonra, Kızılelma'nın, Roma'da bulunan Saint-Pierre Kilisesinin mihrabındaki altın top olduğu ileri sürülmüştür.
...Akıncılar bir şehre girdi mi nereye gittikleri bilinmezdi... Birbirlerine Kızılelma'da buluşalım derlerdi...[1]
|